Milliyet Gazetesinin Yanılgılarla Dolu Evrim Haberi

4 Şubat 2002 tarihli Milliyet gazetesinde, “Evrimin Sonuna Geldik” başlıklı bir haber yayınlandı. İlk olarak 3 Şubat 2002 tarihinde The Observer gazetesinde “Is human evolution finally over?” (İnsanın Evrimi Sonunda Bitti mi?) başlığı ile yayınlanan bu haberde, Steve Jones isimli bir bilim adamının iddialarına yer verilmektedir.

Haberde, Londra Üniversitesi”nden Prof. Steve Jones”un “Zayıflar biyolojik olarak elendi. İnsanoğlu gelişim sürecinde en son noktaya geldi. Batı’da evrim bitti” iddiasına yer verilmekteydi. Bilimsel bir anlam taşımayan, sadece evrim propagandası amacıyla ileri sürülen bu iddianın içerdiği çelişki ve yanılgıları açıklamakta yarar görmekteyiz.

Doğal Seleksiyon, türleri evrimleştirmez

Prof. Jones, habere konu olan tezinde, evrimcilerin klasik iddiasını yinelemekte ve doğal seleksiyon sonucunda zayıf olan insanların tamamen elendiklerini ve bunun sonucunda Batılı insanların evrimin en son basamağına ulaştıklarını belirtmektedir.

Charles Darwin, evrim teorisini öne sürerken, doğal seleksiyon kavramına dayanmıştı. Doğal seleksiyon, doğada zayıf veya dezavantajlı olan canlıların elenmeleri, çevre şartlarına daha uygun olanların hayatta kalarak yeni nesiller üretmeleri için kullanılan bir ifadedir. Darwin ise doğal seleksiyon denen bu mekanizmanın, türleri evrimleştirdiğini ve yeni canlı türlerinin bu şekilde oluştuğunu öne sürmüştür.

Darwin”in bu iddiası her ne kadar, 19. yüzyılın bilimsel koşullarında kolay kabul gördüyse de, zaman içinde doğal seleksiyonun canlıları evrimleştirici bir etkisi olmadığı bilimsel kanıtlarla ortaya çıktı. Jeremy Rifkin, “Darwin”in Çöküşü” isimli kitabında, doğal seleksiyonun evrimleştirici bir gücü olmadığının artık bilindiğini şöyle açıklamaktadır:

 

 

“Doğal seleksiyon teorisi yüzyılı aşkın bir süredir biyolog meslektaşlarımız ve genelde tüm dünya tarafından yeryüzünde hayatın gelişimini açıklayan bir teori olarak hiç eleştirilmeden kabul gördü. Bilim adamları teoriyi olduğu gibi kabul edince, onun temelini oluşturan varsayımları pek dikkatli incelemediler. Eğer bu varsayımlara dikkatli bakmış olsalardı, teoriyi desteklemek için ortaya konulan aldatıcı delilleri gördükçe kendilerinden utanırlardı. Ama artık bugün, ilk defa olmak üzere, bilim adamları doğal seleksiyon görüşünü eleştirel bir incelemeye tabi tutmaya başlamışlardır. Onların bulguları hem teoriyi, hem de bizzat bilimin kendisini sarsmaktadır.” (1)

 

Doğal Seleksiyon, sadece çevresine iyi uyum sağlayabilen, güçlü bireylerin hayatta kalma oranını daha da artıran bir mekanizmadır. Örneğin, karlarla kaplı bir bölgede yaşayan beyaz tavşanlar, kahverengi tavşanlara oranla daha avantajlıdırlar, çünkü daha iyi kamufle olurlar. Bu nedenle, nesilleri de daha uzun süre devam eder. Kahverengi tavşanlar ise, zaman içinde daha kolay av oldukları için, yokolur, ya da azalırlar. Ancak, bu mekanizma hiçbir zaman tavşanların başka canlılara evrimleşmesine neden olmaz. Tavşanları başka canlılara evrimleştirmek bir yana, daha önceden var olmayan bir tavşan varyasyonunun oluşmasını bile sağlamaz. (Yani beyaz veya kahverengi tavşanlar, doğal seleksiyon sayesinde ortaya çıkmış değillerdir. Onlar genetik havuz içinde zaten vardırlar, doğal seleksiyon sadece var olan bu iki farklı tipten birisinin nüfusunun artmasına neden olur.) Doğal seleksiyonun canlıların evrimini açıklayan bir mekanizma olmadığı daha önceki Netcevap yazılarında detaylı olarak anlatıldığı için burada ayrıntılara girilmeyecektir.

Doğal Seleksiyon ve İnsanın Hiç Gerçekleşmeyen Evrimi

Darwin, Türlerin Kökeni isimli kitabında hayvanların ve bitkilerin doğal seleksiyon yoluyla evrimleştiklerini, zayıf olan türlerin ise elenerek yokolduklarını öne sürdükten sonra, İnsanın Türeyişi isimli kitabında aynı iddiayı insanlar için de tekrarlamıştı. Darwin”e göre, bazı insan ırkları diğerlerine göre daha üstündü, yani daha önce evrimleşmişti ve bu nedenle diğer ırklara (Darwin”in deyimi ile “aşağı olan ırklara”) karşı üstün gelmişlerdi. Darwin”in üstün saydığı ırk ise, Batı toplumları idi.

İnsanlığın her geçen gün yeni bir bilimsel gelişmeye imza attığı, tıptan teknolojiye kadar her alanda büyük ilerlemeler kaydettiği gözle görülen bir gerçektir. Bu gelişmelerin sonucunda ise, insanlık kendisi için tehlike arzeden birçok hastalıktan veya tehlikeden kurtulmuştur. Örneğin çok yakın bir geçmişte insanların büyük bir bölümü verem gibi hastalıklardan dolayı çok genç yaşlarda hayatını kaybederken, günümüzde verem bir ölüm nedeni olmaktan çıkmıştır. Benzer şekilde günümüzde tam olarak çaresi bulunamayan kanser için, yakın bir gelecekte bir çare bulunduğunda, kanser de ölüm sebebi olmaktan çıkacak, ve belki insanların yaşam süreleri böylece daha da artacaktır. Ancak, bu gelişmelerin hiçbiri, hiçbir zaman insanların evrimleşmelerine neden olmamıştır ve olmayacaktır da. İnsan, en başından beri hep insan olarak vardır ve insan olarak varolmaya devam edecektir.

Dolayısıyla, Prof. Jones”un iddiası temelinde yanlıştır. Belki Prof. Jones insanlığın ulaşabileceği en son teknolojik imkana ulaştığını öne sürebilir, veya bundan sonra insanların ömürlerini daha fazla uzatacak bir buluş olmayacak diye bir kehanette bulunabilir. Bunları kendince bazı verilerle de destekleyebilir. Ancak, hiçbir zaman gerçekleşmemiş olan bir sürecin, yani evrimin bittiğini iddia etmesi, temelden yanlıştır. Evrim hiçbir zaman gerçekleşmemiştir ki, bundan sonra devam etmeyecek olsun.

Evrim teorisi, hiçbir delile dayanılmadan inanılan bir dindir

Evrim teorisinin hiçbir bilimsel delili yoktur. Ancak 19. yüzyılda giderek daha da güçlenen materyalist felsefeye, sadece görünüşte bilimsel olarak bir destek sağladığı için, ateist bilim adamları tarafından büyük bir şevkle benimsenmiş ve adeta bir din gibi gözü kapalı, hiç sorgulanmadan kabul edilmiştir. Evrim teorisi bir bilim değil, ideolojik nedenlerle savunulan bir dogmadır. İşte bu nedenle, bazı bilim adamları her gelişmeyi veya olayı evrimin bir delili veya göstergesi sunmaya özel gayret ederler. Böylece, sorgulamadan inandıkları bir dinin propagandasını yaptıklarına inanırlar. Milliyet gazetesindeki haber de bu niteliklere sahiptir.

Darwinizm’e getirdiği büyük eleştirilerle tanınan Evolution of Living Organisms isimli kitabın yazarı, ünlü Fransız zoolog Prof. Pierre Paul Grassé, Darwinizm’in gerçek bir bilim olmadığını şöyle açıklar:

 

 

“Gizli saklı varsayımların, ham, hatta yanlış dayanaklı sonuçlarının bazen iyi, bazen kötü kullanımıyla sahte bir bilim yaratıldı. Bu sahte bilim, biyolojinin tam kalbine kök salmakta ve temel kavramların kesinliğinin kanıtlandığını – ki kanıtlanmamıştır- samimiyetle inanan birçok biyokimyacı ve biyoloğu yanlış yöne sürüklemektedir.” (2)

 

Evrim teorisinin sahte bir bilim olduğu gerçeği, 20. yüzyılın ikinci yarısındaki bilimsel gelişmelerle açığa çıkmış ve giderek daha fazla bilim adamı bunu kabul etmiştir. Örneğin İngiliz zoolog Leonard Matthews, bir evrimci olmasına rağmen, objektif bir yorumda bulunmuş ve yıllar önce, Darwin”in Türlerin Kökeni isimli kitabının baskılarından birinin önsözüne şunları yazmıştır:

 

 

“Evrim gerçeği biyolojinin omurgasıdır, bu sebeple de kanıtlanmamış bir teori üzerine temellendirilmiş olmak gibi bir ayrıcalıklı konumu vardır. Öyleyse evrim teorisi bir bilim midir? Yoksa bir inanç mı?” (3)

 

Kuşkusuz evrim teorisi bir inançtır, hem de batıl bir inançtır; Darwin”in teorisi, hayatın nasıl geliştiğine dair birçok insanın paylaştığı, ama hiç bir delili olmayan bir inancı temsil etmektedir. Elbetteki herkes inançlarını, teorilerini ve kişisel görüşlerini belirleme ve koruma hakkına sahiptir. Ancak evrimciler, evrim teorisinin bir inançtan da öte mutlak ve tartışılmaz bir gerçek olduğunu sanmakta ve bu nedenle evrim teorisine getirilen hiçbir eleştiriye tahammül edememektedirler. Darwin”in Türlerin Kökeni isimli kitabının bir başka baskısının önsözünü yazan böcekbilimci W.R. Thompson, evrime bu şekilde dogmatik olarak bağlı olanların bilimsellikle uyuşmayan tavırlarını şöyle eleştirmiştir:

 

 

“İnsanların bilimsel olarak tanımlayamadıkları bir doktrini hep birlikte savunmaları ve bu doktrine yönelik eleştirileri bastırarak, doktrinin karşılaştığı sorunları yok sayarak onu güvence altına almaları bilim açısından anormaldir ve hoş karşılanmayacak bir durumdur.” (4)

 

Jeremy Rifkin ise, evrimcilerin evrim dinine bağlılıklarını şöyle açıklar:

“Bugün evrimci herşeyiyle sadık bir mümindir; doğal seleksiyonla vaftiz olmuş, müjdeyi (vahyi) yaymak ve diğer türdeşlerinin Darwin öğretilerini kabul etmeleri için tebliğe soyunmuştur.” (5) 

Sonuç

İşte her gün yeni bir evrim teorisi yorumuyla medyada boy gösteren evrimci otoriteler, sözkonusu dogmatik Darwinistlerdir. Ellerinde evrim teorisi lehinde bir kanıt olmamasına rağmen, ısrarla yeni spekülasyonlar üretmekte, senaryolar yazmakta ve bunları toplumun bilinç altına kazımaya çalışmaktadırlar. Milliyet gazetesinin bu yüzeysel propagandalara daha fazla araç olmayacağını umuyoruz. Kaldı ki bugün okuyucularının büyük bir bölümü de, evrim teorisinin akıl ve bilim dışı bir senaryo olduğunun, evrimcilerin ise batıl bir dine bağlandıklarının bilincindedir.

 

1- Jeremy Rifkin, Darwin”in Çöküşü, Ufuk Kitaplar›, İstanbul 2001, s. 115
2- Pierre P. Grasse, Evolution of Living Organisms (New York Academic Press, 1977), s. 202
3- Introduction to Origins of Species, (London:J.M. Dent & Sons, 1971), s. xi
4- Introduction to Origins of Species, New York, E.P. Dutton, 1956
5- Jeremy Rifkin, Darwin”in Çöküşü, Ufuk Kitapları, İstanbul

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.