Koronavirüs salgını evrime delil değildir.

Son günlerde Çin’de başlayan Koronavirüs salgınını evrime örnek olarak yorumlayanlarla karşılaşabiliyoruz. Salgınla etkili bir şekilde mücadele edilememesinin sebebinin mutasyonlar olduğu, evrimin bu mekanizma ile yeni, güçlü ve gelişmiş bir virüsü ortaya çıkardığı iddia ediliyor. Oysa yaşanan koronavirüs salgının evrimle hiçbir ilgisi yoktur. Mutasyonlar yepyeni bir organizma ortaya çıkaramayacağı gibi, geliştirici ve güçlendirici bir etkisinden de asla söz edilemez.

CANSIZ BİR GENETİK PAKET OLARAK VİRÜSLER

Öncelikle, Virüs canlı bir organizma değil, CANSIZ bir yapıdır. Hücreye girebileceği mekanizmalarla donatılmış, bir genetik pakettir. Bu genetik bilgide ise o virüsün üretim planları kodludur. Virüs çok hassas moleküler mekanizmalar sayesinde, insan, hayvan ya da bitkiye ait olsun, canlı herhangi bir hücreye bu genetik bilgiyi sezdirmeden aktarır ve hücreyi patlayıncaya kadar yalnızca o virüsü üreten bir fabrika haline getirir. İşte bu hassas aşamalar, virüsün hücrenin savunmasını aşabilmesi ve yönetim merkezini ele geçirerek onu köle haline getirebilmesi hiçbir şekilde tesadüflerle açıklanamaz. Böyle bir strateji ancak adımları daha önceden öngörülen çok basamaklı bir hesaplamayı, üstün bir genetik bilgisini, derinlemesine bir biyokimya bilgisini ve tabi ki atomlar arası etkileşimi yani kuantum mekaniğini bilmeyi gerektirir.

Viral Enfeksiyon: ÜSTÜN AKIL ÜRÜNÜ İŞGAL STRATEJİSİ

Hücre zarı, üzerindeki algılayıcı proteinler sayesinde yabancı veya zararlı her moleküler yapı için en büyük engeldir. Virüsün önce bu sınır kapısından geçebilmesi gerekir. Ancak önce dostu düşmandan ayırt eden zar üzerindeki bu algılayıcı proteinleri kandırabilmelidir. İşte bu noktada virüs yüzeyinde anahtar görevi gören özel proteinleri bu amaç için yerleştirilmiş olarak hazır buluruz. Bu anahtarlar hücre zarındaki algılayıcılara kusursuz bir şekilde kilitlenirler. Moleküler düzeydeki bu hassas kenetlenme virüsün yabancı bir yapı olmadığı anlamına gelir ve hücrenin kapıları virüse tamamen açılır. Hemen sonra virüsün taşıdığı DNA veya RNA zinciri şeklindeki genetik bilgi hiçbir engelle karşılaşmadan çekirdeğe taşınır. Hücre bir anda kendi içinde bulduğu virüse ait genetik zinciri kendi DNAsı gibi görür. Ancak kodlanmış emirleri yerine getirmeye başladığında binlerce, milyonlarca virüs üretmiş olur. Durmaksızın virüs üreten hücre kısa süre sonra şişip patlar. Etrafa dağılan virüsler diğer hücrelerin içine girip onları da aynı şekilde ele geçirirler. Bu işgal süreci ancak bağışıklık sisteminin virüse karşı özel antikor geliştirebilmesi ile yavaşlatılabilir ve durdurulabilir.

Açıktır ki, görecek gözü, düşünecek beyni olmayan, çalışan herhangi bir organeli olmadığı için de biyolojide “cansız” kabul edilen virüslerin, kusursuz işleyen böyle bir planı kendilerinin geliştirdiği hiç bir şekilde iddia edilemez.

EVRİM TEROSİNİN İHTİYACI OLAN ÜTOPİK MEKANİZMA MUTASYON DEĞİLDİR

Mutasyon DNA zinciri üzerindeki kopmalar, eksilmeler veya yer değiştirmelerdir. Her ne kadar evrim taraftarları mutasyonu sihirli bir mekanizma olarak görseler de, mutasyon zaten var olan bir genetik kod üzerindeki değişiklikleridir. DNA zincirindeki hassas anlamlı kod dizilimi ultraviyole veya radyasyon gibi zararlı dış etkenlerle çoğunlukla bozulur veya en iyi ihtimalle etkisiz kalır. Ancak evrim teorisi bir türün yeni bir türe dönüşmesi için gerekli olan “yeni” bir bilgiye karşılık gelen “yeni” bir kod diziliminin doğal olarak ortaya çıkışını ortaya koymalıdır. Böyle bir hayali mekanizma mutasyon olamaz. Çünkü mutasyon “mevcut” olan DNA üzerindeki bozulmalar ve değişikliklerdir. Doğada yeni bir genetik kodun hiç yoktan ortaya çıkışını gösteren Yaratılış dışında hiç bir açıklama yoktur.

MUTASYONLARLA HİÇ YOKTAN YENİ BİR GENETİK KOD ORTAYA ÇIKMAZ

Virüslerde ise 2 çeşit mutasyon görülür.
1. Antijen Geçişi (shift): Buna “antijen değiş tokuşu” diyebiliriz. Yalnızca İnfluenza A Grip virüsünde gözlemlenen bir durumdur. Hayvan hücresinin içinde çoğaldığı sırada virüsün taşıdığı genetik pakete, içinde çoğaldığı hayvanın antijenleri de geçer. İnfluenza virüsünde 8 ayrı genetik kısım vardır. Bu kısımlardan biri domuzdan, diğeri kuştan, bir diğeri de insan DNAsından gelmiş olabilir. Bu durumda virüsün yüzeyindeki anahtar proteinler de değişir. Bağışıklık sistemimizin daha önce karşılaşmadığı ve antikor üretmemiş olduğu farklı yüzey proteinleridir bunlar. Bu durum dünya çapında yeni bir grip salgınına, pandemiye sebep olur. Kuş gribi ve Domuz gribi salgınları bu tip bir mutasyonun ürünü olan virüsler nedeniyle yaşanmıştır.

Dikkat edilirse, virüsün genetik paketine başka canlılardan rastgele eklenen hazır genetik materyaller söz konusudur. Yoksa virüsün kendi ürettiği ya da çözümleyip geliştirdiği, kendi başına imal ettiği yeni bir genetik bilgi yoktur.

  1. Antijen Sürüklenmesi (drift): Bu mutasyon tipinde de, virüsün taşıdığı genetik zinciri oluşturan kodlar kendi aralarında yer değiştirir veya eksilir. Bu durumda, virüsün yüzeyindeki anahtar proteinler yine farklı üretilmiş olurlar. Bu takdirde antikorlarımız bağlanabilecekleri yüzey proteinini bulamazlar. Sonuçta virüs bağışıklık sistemimizi atlatarak tanınmadan hücre içine sızabilir. Böylece aynı virüsün her sene farklı bir varyasyonu, yani farklı bir çeşidi insanlara bulaşır, insanlarda yaygın enfeksiyon yapar ve Mevsimsel Grip Virüsü Salgınına sebep olur.

HAYVANDAN İNSANA GEÇEN KORONAVİRÜS SALGINI GERÇEĞİ

Hatırlatmamız gerekir ki, yapılan bazı yanlış yorumların aksine, Koronavirüs grip enfeksiyonuna yol açan bir İnfluenza virüsü değildir. Koronavirüsler genellikle hayvanlarda enfeksiyon yapan bir virüs grubudur. Bilinen 7 farklı tipi bulunur ve bügüne dek yalnızca üçünün hayvanlardan insana geçip enfeksiyon yaptığını görmüş bulunuyoruz. Bunlar MERS, SARS ve son olarak da Çin’de baş gösteren “2019NovelCoronavirüs”tür.

SONUÇ
Görüldüğü gibi virüslerde görülen her iki mutasyon tipi de detaylı incelendiğinde evrimleştirici birer mekanizma olmadıkları anlaşılmaktadır. Her iki durumda da Virüsün geliştirdiği YENİ BİR genetik kod YOKTUR.

Yine bazı evrimcilerin iddia ettiği gibi virüsün “adapte” olması, güya strateji geliştirerek ortama ayak uydurması söz konusu değildir. Virüsün kendi kendine yeni bir saldırı stratejisi geliştirdiği de iddia edilemez. Daha önce tanınırken, tanınmamak için kendini değiştirdiği şeklinde bir anlatımın da masal olmaktan öte bilimsel bir değeri yoktur.

Evrimcilerin virüs gibi cansız yapılara güç ve benlik verip “kendini değiştiriyor, geliştiriyor, güçleniyor, çok akıllı çok zeki” demeleri hiç de şaşırtıcı değildir. Çünkü cansız maddelere güç atfetme PAGAN DİNİNİN bilinen yaygın bir tezahürüdür.

Şu bir gerçektir ki, virüsler donatıldıkları teknoloji ötesi eşsiz moleküler mekanizmaları ile, herşeyi bilen, herşeye hakim, sonsuz akıl sahibi Yüce Yaratıcının, Allah’ın varlığının açık birer kanıtıdırlar.

 

Ayrıca bakınız

Türler Arasındaki Uçurumlar ve Genetik Sınırlar

Evrim teorisinin en büyük açmazlarından biri birbirinden farklı türlerin ortaya çıkmış olması ve doğadaki tür …