National Geographic TV”de Konuşmanın Evrimi Yanılgısı

Natinal Geographic televizyon kanalında 11 Nisan 2003 tarihinde “İnsanın Yolculuğu” belgeseli yayınlandı. İnsan dilinin evrimleştiği anlatılan programda, dilbilimi alanındaki bulgulara aykırı anlatımlarda bulunuldu. Bu yazımızda söz konusu evrimci iddia çürütülmektedir.

Konuşmanın Evrimleşerek Geliştiği Yanılgısı

Programda Afrika”daki bir kabile ilkel insanlar olarak tanıtıldı. Aynı kabilenin konuşma dili de ilkel olarak nitelendirildi. Bu noktada, kabile üyelerinin bazı kelimeleri telafuz ederken dillerini şaklatmaları ilkelliğin kanıtı olarak öne sürüldü.

Ancak bu çok hatalı bir çıkarımdır. Dilbilimi alanındaki araştırmalar yeryüzünde ilkel bir dilin varlığını red etmektedir. Dilbilimciler, en geri kalmış kabilelerin bile oldukça kompleks dillere sahip olduklarını ifade etmektedirler. Çünkü dili kompleks yapan, çıkarılan sesler değil, kelimelerin birbiri ardınca gelerek mantıklı bir “sözdizimi” oluşturmalarıdır. “Syntax” adı verilen bu özellik, insan dışında başka hiç bir canlıda gözlemlenmeyen çok büyük bir farklılıktır. Sözdizimi tekniği incelendiğinde ise karşımıza şaşırtıcı bir hesaplama yeteneği çıkar. Nitekim Hawaii Üniversitesinden, evrimci bir dilbilim profesörü olan Derek Bickerton, sözdiziminin kompleksliği karşısında, dilin evrimleşmiş olamayacağını şöyle itiraf eder:

İncelenen gerçekler dilin kademe kademe bir ilk dilden gelişmediğini ve bir ara formunun olamayacağını ortaya koymaktadır. Eğer böyle ise tümcebilim (syntax) bir anda ve tek parça olarak ortaya çıkmış olmalıdır. En muhtemel sebep beynin organizasyonunu etkilemiş olan bir tür mutasyondur. Mutasyonlar tesadüflere bağlı ve yararlı olanları çok nadir olduğu için, bir çok mutasyon olabileceği savına inanmak oldukça güçtür. (Derek Bickerton, Language and Species, The University of Chicago Press,1992, s.190) (Not: Alıntıda geçen “yararlı mutasyon” kavramı, yazarın evrimci önyargılarının bir ifadesidir. Gerçekte mutlak anlamda yararlı, yani genetik bilgiyi artıran bir mutasyon hiç gözlemlenmemiştir.)

Bickerton”un sözleri, insanoğlunun sahip olduğu konuşma yeteneğinin tek başına evrim teorisini çürüttüğünü anlatmaktadır. Bir ara form olmadan bir anda ortaya çıkan benzersiz bir beyin organizasyonu, evrimin tek yenilik getirici mekanizması olan rastlantısal mutasyonlarla açıklanamamaktadır. Bu, beynin rastlantılarla değil, bilinçli tasarımla ortaya çıktığını, yani yaratıldığını gösterir. Bununla beraber, sözdiziminin (syntax) de bir anda ve tek parça olarak ortaya çıkmış olması, dilin bir anda evrimsel bir süreç olmadan bir anda var edildiğini, yani yaratıldığını kanıtlar.

Gerçekte, dilin evrimi tezini destekleyecek herhangi bir veri yoktur. Dilin evrimine ilişkin yorumların verilere değil tamamen tahminlere dayalı olduğu gerçeği, Chomsky ve Fitch gibi tanınmış dilbilimciler tarafından yazılan güncel bir makalede şöyle ifade edilmektedir:

Konuşmanın evrimi hakkındaki deneysel araştırma zorluklarla kuşatılmış durumdadır. Sözel davranış fosilleşmez ve eski bir gelenek olan kafatası fosillerinin şekli ile kafatası iç kalıplarının analizi, konuşmanın evrimi hakkında çok az fikirbirliğine yol açmıştır. (Marc D. Hauser, Noam Chomsky, W. Tecumseh Fitch, The Faculty of Language: What Is It, Who Has It, and How Did It Evolve?, SCIENCE, Volume 298, Number 5598, Issue of 22 Nov 2002, pp. 1569-1579.)

Mağaradaki Çenenin Zeka Seviyesi

Programda, bir mağaradan çıkarılmış, kafatası kısmı bulunmayan tek bir çene kemiği gösterilerek, ilkel insana ait olduğu iddia edildi. Günümüz insanına benzeyen yapısı karşısında, bu çene kemiğinin modern bir insan görünümünde olduğu kabul edildi. Ancak bu tespite rağmen, fosil insan için “bizim kadar zeki değildi” yorumu yapıldı. Elde yeterli hiç bir veri yokken, yalnızca aynı mağarada bulunan bir kaç taş ok ucu delil gösterilerek, zeka seviyesinin az olduğuna karar verildi. Bu yaklaşımın güvenilir olmadığı açıktır. Çünkü fiziksel özellikleriyle modern olduğu açık bir insanın, sırf çenesi bir mağarada bulundu diye geri zekalı olarak tanımlanmasının bilimsel bir değeri yoktur.

Evrim: Seküler Bir Din

Peki bütün bilimsel verilere rağmen neden evrim bir gerçek gibi anlatılmaya devam ediliyor? Çünkü evrim insanlara seküler bir yaşam tarzı sunmaktadır. Bu nedenledir ki, evrim teorisi hala bazı medya organlarında ısrarla kullanılan bir propaganda malzemesidir. Ünlü felsefecilerden Michael Ruse, evrim teorisinin kendince ilahi dinlere alternatif bir yaşam tarzı olduğunu geçtiğimiz ay yayınlanan bir makalesinde şöyle ifade etmiştir:

Popüler evrimciliğin gerçekte başarılı olduğu bir alan vardır, o da, kainatın yapısı, bunun tüm insanlık için anlamı, ve nasıl davranmamız gerektiği hakkındaki iddiaları desteklemek üzere kullanıldığı alandır. Bu çalışma sahasının tamamen kötü olduğunu ya da kökünün kazınması gerektiğini söylemiyorum. Daha çok dine bir alternatif teşkil eden popüler evrimciliğin varlığından söz ediyorum. (Michael Ruse, Is Evolution a Secular Religion?, SCIENCE, Volume 299, Number 5612, Issue of 7 Mar 2003, pp. 1523-1524.)

İşte evrim teorisinin savunulmasının ardında yatan asıl amaç budur; gerçeklerin göz boyama yöntemleri ile saklanması ve böylece Yüce Allah”ın yaratışını red etmeyi kolaylaştırmak. Ne var ki, tüm bu çabalar, bilimsel verilerin objektif ve doğru değerlendirilmesi sayesinde boşa çıkmaya mahkumdur.

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.