Bilim Ve Ütopya Dergisi”nin Evrim Çürüten Bir Delili Evrime Delil Gösterme Yanılgısı

Bilim Ütopya Dergisi”nin Temmuz 2000 tarihli sayısının 78. ve 79. sayfalarında, Kiraz Perinçek“in derlediği “İnsanlığın Şafağı: Güney Afrika”da Yeni Buluntular” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, Güney Afrika”da bulunan yeni fosil kayıtları konu edilmekte ve büyük bir yanılgı ile aslında maymun türü oldukları çok önceleri anlaşılan bir türe ait fosiller insansı (hominid) bir tür olarak gösterilmektedir. Sayın Kiraz Perinçek”in yazısındaki önemli bilgi eksikliklerinin ve yanılgıların kamuoyunca bilinmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Yazıda, Güney Afrika”da bulunan fosillerin Australopithecus robustus türüne ait olduğu belirtilmekte ve bu türden hominid (insansı) olarak söz edilmektedir. Oysa Australopithecus robustus bir hominid değil, bir maymun türüdür.

Bilindiği gibi, evrimciler, günümüz insanının maymunsu birtakım yaratıklardan evrimleştiğini iddia ederler. İnsanların sözde ilk maymunsu atalarına da “güney maymunu” anlamına gelen Australopithecus ismini verirler. Oysa bu canlılar (yazıda ismi geçen Australopithecus robustus da dahil olmak üzere) gerçekte soyu tükenmiş eski bir maymun türünden başka bir şey değildir. Çünkü;

1. Australopithecuslar”ın atası olduğu iddia edilen türlerle aynı dönemde yaşadığı defalarca tespit edilmiştir. 

Evrimciler insanın evrimi masalında “Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapiens” şeklinde bir sıralama yaparlar. Ve bu sıralamadaki türlerin her birinin, bir sonrakinin atası olduğu izlenimini verirler. Oysa paleoantropologların son bulguları, Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus“un dünyanın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir. Nitekim sözkonusu yazıda da, bulunan Australopithecus robustus fosillerinin yanında homo fosilleri ve büyük ihtimalle kazı aleti olarak kullanılmış kemik uçları da bulunduğu belirtilmektedir. Homo türünün, kendisinin atası olduğu iddia edilen Australopithecus robustus türü ile aynı dönemde yaşamış olması evrimcilerin ata-torun ilişkilerini tamamen geçersiz kılar. Nitekim, sözkonusu yazıda da fosilleri bulan jeolog André W. Keyser”in de, bu çelişkiyi şöyle ifade ettiği belirtilmiştir:

 

 

“Bu sorulara rağmen, ne kadar çok şey bulursak o kadar çok şey öğreniyoruz: Australopithecus robustus nasıl yaşamış, Homo ile beraber nasıl aynı anda var olmuşlar… Kazıldıkça ve incelendikçe Drimolen”den daha çok yanıt ve soru çıkacak.”

 

 

Görüldüğü gibi, evrimcilerin ata ve torunu olarak nitelendirdikleri türlerin aynı dönemde yaşadıklarının ortaya çıkması evrimcileri bu tür çıkmazlara sokmaktadır. Ortada açık bir gerçek vardır: Hiçbir tür bir diğerinin atası değildir. Her türü birbirinden bağımsız olarak Allah yaratmıştır ve elde edilen bilimsel bulgular bu gerçeği her seferinde bir kez daha doğrulamaktadır.

2. Australopithecuslar”ın fiziksel yapıları günümüz maymunlarıyla aynı özellikler taşımaktadır.

Australopithecus türlerinin tümü, günümüz maymunlarına benzeyen soyu tükenmiş maymunlardır. Tümünün beyin hacimleri, günümüz şempanzelerininkiyle aynı veya daha küçüktür. Ellerinde ve ayaklarında günümüz maymunlarındaki gibi ağaçlara tırmanmaya yarayan çıkıntılar mevcuttur ve ayakları dallara tutunmak için kavrayıcı özelliklere sahiptir. Boyları kısadır (en fazla 130 cm.) ve aynı günümüz maymunlarındaki gibi erkek Australopithecus dişisinden çok daha iridir. Kafataslarındaki yüzlerce ayrıntı, birbirine yakın gözler, sivri azı dişleri, çene yapısı, uzun kollar, kısa bacaklar gibi birçok özellik, bu canlıların günümüz maymunlarından farklı olmadıklarını gösteren delillerdir.

Bu konudaki evrimci iddia ise, Australopithecus“un, tam bir maymun anatomisine sahip olmasına rağmen, diğer tüm maymunların aksine, insanlar gibi dik olarak yürüdüğü tezidir. Söz konusu “dik yürüme” iddiası, Richard Leakey, Donald Johanson gibi evrimci paleoantropologların on yıllardır savundukları bir görüştür. Ama pek çok bilim adamı, Australopithecus“un iskelet yapısı üzerinde sayısız araştırma yapmış ve bu iddianın geçersizliğini ortaya koymuştur. İngiltere ve ABD”den dünyaca ünlü iki anatomist, Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard”ın, Australopithecus örnekleri üzerinde yaptıkları çok geniş kapsamlı çalışmalar bu canlıların iki ayaklı olmadıklarını, günümüz maymunlarınınkiyle aynı hareket şekline sahip olduklarını göstermiştir. İngiliz hükümetinin desteğiyle, beş uzmandan oluşan bir ekiple bu canlıların kemiklerini on beş yıl boyunca inceleyen Lord Zuckerman, kendisi de evrim teorisini benimsemesine rağmen, Australopithecuslar”ın sadece sıradan bir maymun türü oldukları ve kesinlikle dik yürümedikleri sonucuna varmıştır. (Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, ss. 75-94)

Son olarak 1994 yılında İngiltere”deki Liverpool Üniversitesi”nden Fred Spoor ve ekibi, Australopithecus“un iskeleti ile ilgili kesin bir sonuca varmak için kapsamlı bir araştırma yapmıştır. Spoor”un vardığı sonuç, Australopithecus“un dört ayaklı olduğudur. (F.Spoor, B.Wood, F.Zonneveld, “Implication of Early Hominid Labryntine Morphology for Evolution of Human Bipedal Locomotion”, Nature, Cilt 369, s. 645-648) Bu ise Australopithecus“un, insanlarla hiçbir ilgisi olmayan, nesli tükenmiş bir maymun türü olduğu anlamına gelmektedir.

Australopithecus“un insanın atası sayılamayacağı, son dönemde evrimci kaynaklar tarafından da kabul edilmektedir. Ünlü Fransız bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında bu konuyu kapak yapmıştır. Australopithecus afarensis türünün en önemli fosil örneği sayılan Lucy”i konu alan dergi, “Adieu Lucy” (Elveda Lucy) başlığını kullanarak, Australopithecus türü maymunların insanın soyağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır.

Sonuç

Yukarıda anlatılanlardan da açıkça görüldüğü gibi, Australopithecus robustus da dahil olmak üzere tüm Australopithecus türleri, soyu tükenmiş birer maymundur. Ne var ki evrimciler, hayali olarak hazırlanmış olan evrim soyacağına o kadar bağlıdırlar ki, yeni gelişmeler bu soyağacını kökünden söküp atmış olmasına rağmen, evrime karşı delil olan bulguları dahi bu ağacın bir yerine yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Gerçekleri görmezden gelmek, “bu evrim açısından bir çelişkidir ama bir gün çözülecektir” diye boş yere beklemek, bilim ve insanlık açısından önemli bir zaman ve emek kaybıdır. Artık evrimcilerin gerçekleri kabullenmeleri gerekir: Evrim hiçbir zaman gerçekleşmemiştir ve bilim bunu her defasında bir kez daha ispatlamaktadır.

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.