Aegyptopithecus ve Eosimias Hakkında Zorlama Yorumlar

Primatların sözde evrimsel kökenleri fosil kayıtlarında açıkça yalanlanmaktadır. Memelilerin tüm gruplarında olduğu gibi, primatlar da fosil tabakalarında aniden ve kusursuz yaplarıyla ortaya çıkarlar. Evrimcilerin, içinde bulundukları bu çaresiz durumda, gelişmiş primatların kökeni alanında özellikle Aegyptopithecus ile Eosimias fosillerine sarıldığı ve bunları spekülasyon malzemesi yaptığı görülmektedir. Bu fosiller aşağıda sırasıyla ele alınmakta ve bunlar üzerindeki evrimci yorumların ne denli zorlama olduğu gösterilmektedir.

Aegyptopithecus Hakkındaki Zorlama Yorumlar

33 milyon yıl önce yaşamış, uzun kuyruklu ve kedi ebatlarında, ağaçlarda yaşayan bir canlıya ait olduğu belirlenen bu fosil, 1965 yılında Mısır”ın Fayum bölgesinde ele geçirilmiştir. Kimi evrimciler bu bulgunun, gelişmiş primatların Afrika”da evrimleşmiş olduğu tezini pekiştirdiğini öne sürmektedir.

Fayum”da ortaya çıkarılan fosillerin gelişmiş primatların atası oldukları fikri, evrimciler arasında üzerinde kesin uzlaşma sağlanmış bir fikir bile değildir. “Buraya Varış: İnsanın Evriminin Hikayesi” kitabının yazarı William Howells, maymunların veya tüm gelişmiş primatların muhtemel atalarının Fayum”da yaşamış olup olmadığı hakkında bilim adamları arasında derin anlaşmazlıklar olduğunu yazmıştır1. Evrimcilerin bu belirsizlik tablosu içinde ön plana çıkardıkları Aegyptopithecus ile ilgili durum da aslında fazla farklı değildir. Önde gelen evrimci paleoantropolog David Pilbeam, Aegyptopithecus ile günümüz gelişmiş maymunları arasında benzerlik kurulamayacağını şu sözlerle ifade etmiştir:

Aegyptopithecus “la ilgili durum şu ki, bu o kadar [sözde evrimsel olarak] ilkel bir hayvan ki bununla, günümüzde yaşamakta olan maymunlar veya kuyruksuz maymunlar arasında benzerlikler kurulması gerçekçi olmayan bir yaklaşımdır” 2 (vurgu bize ait)

Aynı gerçek, “Fiziksel Antropoloji Kavramları Sözlüğü” isimli kitapta şöyle açıklanmaktadır:

“[Aegyptopithecus ile ilgili] tartışmalar devam etti, ama daha sonraki keşifler birçok araştırmacıyı, propliopithecid ailesinin [Aegyptopithecus3 “un dahil olduğu aile], günümüzde varlığını koruyan hominoidlerle [insanları, hominidleri, maymunları ve kuyruksuz maymunları içine alan kategori] arasında bir bağlantı kurulamayacak kadar ilkel olduğuna ikna etti.”

(Aegyptopithecus, diğer tüm canlılar gibi kusursuz bir tasarım ortaya koyar. Koyu bir Darwinist olan felsefe profesörü Daniel Dennet�ın da itiraf ettiği gibi, bir hücre dahi mühendislerin üretme kapasitesinin çok ötesinde mekanizmalara sahiptir. 4 Yukarıdaki iki alıntıda geçen �ilkellik� kavramı, evrimcilerin kendi ön yargılarına göre geliştirdikleri bir yorumlama şekliyle ilgilidir. Aegyptopithecus, gelişmiş primatların atası olarak �yorumlanabilecek� karakteristiklere sahip değildir. Evrimciler bu durumu itiraf etmekle beraber, canlıların basitten komplekse doğru aşamalarla evrimleştiği dogmasına bağlı kalmakta; primatların evrimi hikayesinde atasal konuma yerleştiremedikleri bu canlının anatomisini �ilkel� olarak nitelemektedirler. Kısacası burada Aegyptopithecus�un biyolojisiyle ilgili bir gerçek değil, evrimci bakış açısına göre yapılan bir yorum sözkonusudur.)

Aegyptopithecus, insanın evrimi senaryosuna hiçbir destek oluşturmamaktadır. Kenneth F. Weaver imzasıyla National Geographic dergisinde yayınlanan bir makalede, Aegyptopithecus“un “insanın atası” denebilecek bir konuma yerleştirilmesinin mümkün olmadığı şöyle itiraf edilmiştir:

“33 milyon yıllık Aegyptopithecus ile dört milyon yıllık Australopithecus“u 5 büyük bir gizem körfezi ayırıyor. Aradaki formlar için adaylar arasında, Kenya”da ele geçirilen ve Proconsul and Kenyapithecus olarak bilinen fosiller ile Pakistan, Çin ve Kenya”da ele geçirilen Ramapithecus and Sivapithecus ve Avrupa”da ele geçirilen Rudapithecus and Dryopithecus yer alıyor. Bu maymunumsu canlılar 8 ila 20 milyon yıl önceki dönem içinde çeşitli zamanlarda yaşadılar.

Yoğun tartışmalar ve spekülasyona rağmen bu primatların hiçbiri bir türlü insanın atası olarak kabul görmedi. Miyosen olarak bilinen uzun jeolojik dönem (24 ila 5 milyon yıl önce), daha fazla fosil -ve daha eksiksiz örnekler- bulunmadıkça hominid evriminde büyük ölçüde karanlıkta kalan bir bölüm olmayı sürdürecek.”6 (vurgu bize ait)

Görüldüğü gibi, Aegyptopithecus milyonlarca yıllık bir fosilsizlik uzayında yüzen tek bir taş parçası gibidir. Bu fosil, başka fosillerle bir evrimsel seriye değil, evrimcilerin zihninde varolan senaryoya oturtulduğu için evrimci spekülasyonların konusu olmaktadır. Ünlü bilim dergisi Nature“ın editörü Henry Gee, In Search of Deep Time isimli kitabında evrimcilerin sık sık ortaya koyduğu bu ön yargılı tutumu şu sözlerle itiraf etmektedir:

“Yeni fosil bulguları, önceden var olan hikayeye uydurulur. Sanki atalar-nesiller zinciri, bizim gerçekten düşünmemiz gereken bir amaçmış gibi biz bu yeni bulgulara “kayıp halkalar” deriz; aslında gerçek farklıdır: bunlar insan ön yargılarıyla uyumlu olmaları için şekillendirilen, gerçeğin ardından yaratılan, tamamen insan icadı olan şeylerdir.”7 “…Şu anda bize üstünlük sağlayan konumumuzdan bakarak, fosilleri kendimizde gördüklerimizin yavaş yavaş kazanıldığını yansıtan bir şekilde ayarlarız. Doğruyu aramayız, kendi önyargılarımıza uyması için, onu gerçeğin ardından yaratırız.” 8

Eosimias Hakkındaki Zorlama Yorumlar

Gelişmiş primatların coğrafi kökeniyle ilgili Asya”dan çıkış tezi, paleontolog Chris Beard”ın 45 milyon yıllık Eosimias bulgusu etrafında ele alınmaktadır. Eosimias şu bulgulara dayanılarak tanımlanmış bir türdür: 1993 yılında ele geçirilen bir alt çene kemiği ve üç diş; 1996 yılında ele geçirilen ve dişleri neredeyse eksiksiz olan bir çene ve 2000 yılında ele geçirilen ve pirinç tanesi ebadında bilek kemikleri.

Chris Beard Eosimias“ı, gelişmiş primatların Asya”da evrimleşmiş olduğu hikayesine dayanak göstermektedir. Ancak yazıda da belirtildiği gibi, evrimciler arasında, bu fosilin gelişmiş bir primata (antropoide) ait olup olmadığı üzerinde dahi uzlaşma sağlanamamıştır. Science dergisinde 1999 yılında yayınlanan bir makalede Eosimias ile ilgili tartışmalı durum şu sözlerle ifade edilmiştir:

Eosimias“ın sistematik pozisyonu [hayali evrim ağacındaki konumu] tartışılmaktadır. Bazıları bunu antropoidlere uzanan hayali evrimsel soyun temelinde, bazıları ise tersierlerle ilintili olarak yorumlamaktadır. Bazıları ise bunun antropoid bile olmadığını yazmıştır 9. (vurgu bize ait)

Eosimias ( Time , 27 Mart 2000, sf 84)

Soldaki resimde, 2000 yılında tanımlanan ve Eosimias“a atfedilen ayak bileği kemikleri görünmektedir. Normalde bu kemiklerin Eosimias“a ait olduğunu gösterebilecek hiçbir objektif kriter bulunmamaktadır. Bu iki küçücük kemik, Eosimias“a ait diğer kemiklerin önceden ele geçirildiği bölgede ortaya çıkarılmış oldukları için, evrimcilerce Eosimias“a atfedilmektedir. Sanki 45 milyon yıl önce orada başka canlıların yaşamış olması imkansızmış gibi!

Beard, her ne kadar Eosimias“ı bilim dünyasına kabul ettirmek ve gelişmiş primatların Asya”da evrimleştiği tezine destek sağlamak için yoğun bir çaba harcıyor olsa da, savunduğu evrimci görüşün bilimsel olarak delillendirilemeyeceğinin farkındadır. Bu konuda, Eosimias bulgusuyla ilgili bir haber yazısının sonunda aktarılan şu görüşleri dikkat çekicidir:

“Meselenin temelinde, insanlar neden insanın evrimi konusuna ilgi duysunlar ki? Duyuyorlar, çünkü insanlar, bizim nerede ne zaman ve nasıl evrimleştiğimizi, insanların nasıl varolduğunu bilmek istiyorlar. Bu, neredeyse metafizik bir soru. 10 (vurgu bize ait)

Beard, insanın nasıl varolduğu sorusunun evrimci bir bakış açısından metafizik bir soruya denk olduğunu belirtmekle bu senaryonun, somut bir sonuç ortaya koyabilecek bilimsel kanıtlardan yoksun olduğunu aslında açıkça ifade etmektedir. Primatların kökeni konusunda uzman bir araştırmacının bu sözleri, bu alandaki çalışmaların bilimsel olarak ne denli zayıf olduğunu da gözler önüne sermektedir. Nitekim ünlü evrimci anatomist Lord Solly Zuckerman”ın bu konudaki şu sözleri dikkat çekicidir:

“Belirttiğim gibi, fosil primat araştırmacılarının konularının mantıksal kısıtlamaları dahilinde çalışırken pek de dikkatli davranmış oldukları söylenemez. Fosil kaydı o kadar şaşırtıcıdır ki bu alanda bilimsel olan fazla birşeyin bulunup bulunmayacağını sormak yerinde bir davranış olacaktır.11

Sonuç:

Günümüzde yaşamakta olan primat türlerinin sayısı 240″ı bulmaktadır. Evrim teorisi, canlıların birbirlerinden küçük değişimlerle kademeli olarak evrimleştiğini iddia ettiğine ve bu hayali süreç milyonlarca yıl sürdüğüne göre, fosil kayıtlarının gelişmiş primatlara doğru evrimleşme gösteren çok sayıda ara form oluşturan canlının fosiliyle dolu olması gerekir. Ancak yukarıda ortaya konduğu gibi, fosil kayıtlarında böyle bir evrimin izlerinden eser bulunmamaktadır. İnançlarını fiziksel kanıtlarla delillendiremeyen -ve Beard”in sözlerinden, delillendiremeyeceklerinin farkında oldukları anlaşılan- evrimciler, buna metafizik bir bağlılık göstermeyi sürdürmektedirler.

 

1. William Howells, ?Getting Here: The Story of Human Evolution?, Compass Press, Washington, DC., 1993, sf. 62
2. Michael Brown, The Search For Eve, Harper and Row, 1990
3. Joan C. Stevenson, ” Dictionary of Concepts in Physical Anthropology” Greenwood Press, New York, 1991, sf. 216.
4. Masao Ito, Yasushi Miyashita, Edmund T. Rolls, ?Cognition, Computation and Consciousness?, Oxford University Press, 1997, sf 21.
5. Australopithecus: İnsanın sözde yakın evrimsel atası. Bu canlıyla ilgili evrimci iddiaların geçersizliği için bkz. Australopithecus” un İnsan Evrimi İddialarında Kullanılması Niçin Anlamsızdır?
6. Kenneth F. Weaver, “Stones, Bones, and Early Man: The Search for Our Ancestors,” National Geographic 168, no. 5 (1985), sf. 581-582; Stephan Caesar “No “Missing Link” Between Animals and Humans”, http://www.creationism.org/caesar/missing.htm
7. Henry Gee, “IN SEARCH OF DEEP TIME, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life”, The Free Press, A Division fo Simon & Schuster, Inc., 1999, sf 32
8. Henry Gee, ibid, sf 114
9. J.-J. Jaeger et.al, �A New Primate from the Middle Eocene of Myanmar and the Asian Early Origin of Anthropoids�, Science , Vol 286, Issue 5439, sf. 528-530 , 15 Ekim 1999
10. Bob Batz Jr., �Teeny-weeny monkey may be our oldest relative�, Post Gazette.com, 16 Mart 2000, http://www.post-gazette.com/healthscience/20000316eosimias1.asp
11. Lord Solly Zuckerman, M.A., M.D., D.Sc. (anatomy) in Beyond the Ivory Tower, Taplinger Pub. Co., New York, 1970, sf. 64

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.