Discovery Channel “”Keşif Güncesi: Yılanlar””

Yılanlar hakkında çeşitli bilgiler aktaran belgeselde bazı evrimci iddialar da ortaya kondu. Bunlardan ilki yılanın kendi kafasından büyük avları yutabilme yeteneğiyle ilgiliydi. Discovery Channel bu konuda şu iddiada bulundu:

“Yılanların evrimindeki ilk gelişmelerden biri kafalarının yeniden yapılanması oldu. Çene kemikleri ve kafatası birbirlerine sımsıkı oturmaktansa esnek bağlarla bağlandı. Bu, yılanların çenelerini daha geniş açmalarını ve ağız kapasitelerinin artmasını sağladı. Çene kemiğinin çene ucunda ikiye bölünmesi açılma kapasitesini daha da artırdı”.

Burada ortaya konan iddia herhangi bilimsel bir bulguya değil sadece önyargıya dayanmaktadır. Discovery Channel öncelikle yılanın evrimle ortaya çıkmış bir canlı olduğunu kabul etmekte, daha sonra yılanla ilgili bir özelliği bu önceden varlığı kabullenilmiş evrime uyarlamaktadır. Ancak bu uyarlama hiçbir bilimsel kanıta dayanmamaktadır. Gerçekte en eski yılanlar günümüz yılanlarından farksızdırlar.

Discovery Channel ise bu durumu ‘bulanıklık’ olarak geçiştirerek yılanların kertenkele grubundan evrimleştiğini iddia etmektedir. Belgeseldeki ifadeler şöyledir:

“Yılanların kökeni ilk ortaya çıkışı biraz bulanıktır. Ama diğer yandan yüzmilyon yıldan eskiye dayandığı da kesindir yılanların bir kertenkele grubundan evrimleştiğinden hemen hemen eminiz.”

Beklendiği gibi, hemen sonra pitondaki çıkıntılara geçilmekte ve bu yılanın bedeninin arka kısmında bulunan küçük çıkıntılar kertenkele gibi bir canlının zaman içinde ayaklarını kaybederek yılana dönüştüğü masalına dayanak gösterilmektedir. Discovery Channel bu durumu evrime kanıt zannederek iki önemli yanılgı ortaya koymaktadır. İlk olarak, pitondaki bu çıkıntıların çiftleşme sırasında eşi tutmada ve erkekler arası kavgalarda kullanıldığı bilinmektedir. Bu organ bir işleve sahip olduğuna göre bunun bir zamanlar bir kertenkelenin bacakları olduğu iddiası, hiçbir kanıtı olmayan bir spekülasyondan ibarettir. Discovery Channel’ın ikinci yanılgısı, bir kertenkelenin bacaklarını kaybetmesinin ‘evrim’ anlamına gelmeyeceğini anlayamamasıdır. Evrim teorisi molekülden insana değişimi savunduğuna göre, evrimciler de argümanlarını varolan özelliklerin kaybolduğu değişimlere değil, daha önce bir canlı grubunda bulunmayan özelliklerin sözde evrimle ortaya çıktığı değişimlere dayandırmalıdırlar. Bu yüzden bacak çıkıntılarına sahip yılan fosilleri, basitten komplekse değişim göstermedikleri için, değişim göstergesi olarak alınabilir olmalarına karşın, ‘evrim’e kanıt değildirler. (Örneğin, 2000 yılında Science dergisinde rapor edilen bacaklı yılan fosili, Haasiophis terrasanctus gibi: “A Fossil Snake with Limbs”, Science 287(5460):2010-2012, 17 Mart 2000)

Bu durumda evrimcilerce asıl cevaplanması gereken iki soru vardır: Birincisi, bacaklarını yitiren bir kertenkele, yarım bacak ve kollarıyla ve yılanın hareket etmesini sağlayan son derece kompleks kas sistemi olmaksızın yaşamını nasıl sürdürmüş olabilir? Elbette böyle bir canlının hem düşmanlarının saldırılarına açık olması hem de kendi yiyeceklerini elde etmekte büyük zorluklar çekmesi beklenir. İkincisi, rastgele mutasyonların genetik bilgi ekleyerek canlılara yeni özellikler kazandırmadığı, yapılan sayısız deneyden, bilinmektedir. Bu durumda yılanın, kertenkelede bulunmayan sürünme kaslarının evrimle açıklanamayacağı ortaya çıkar.

Bir yılanın hareketi, sürünmeyi mümkün kılacak şekilde dizilmiş farklı kas sistemlerinin senkronize kasılıp-gevşemeleriyle mümkün olur. Hem bu kaslar hem de bunları kontrol eden sinir ağının bilgisi, yılanın genlerinde kodlanmıştır. Rastgele mutasyonların bir organizmanın DNA’sına bilgi ekleyerek ona faydalı özellikler kazandırdığı bir kez dahi gözlemlenmiş bir durum değildir. Bu durumda, yılanın kas sisteminin evrimle ortaya çıktığını farzetmek, gerçekleri tamamen bir yana bırakıp hayal kurmaktan başka birşey ifade etmemektedir.

Discovery Channel’ın ise bu hayallere körükörüne inandığı, izleyicileri de bunlara inandırmaya çalıştığı görülmektedir. Discovery Channel yılanları, kertenkele grubundan canlıların defalarca denediği bir ‘deneyin’ ürünü olarak nitelemektedir. Belgeselde bu konuyla ilgili şu ifadelere yer verilmektedir:

“Bu kertenkele gruplarına bakarsanız uzuvların kaybedilmesi ve gövdenin uzaması evrimsel olarak defalarca belki de düzinelerce tekrar edilmiş birşeydir. Adeta belli kertenkele grupları bacaklarını kaybetmek ve yerde sürünen uzun canlılar olmak için deneyler yapmış gibi. .. Yılanlar [kol ve bacaklarını kaybetmeden doğan] bu eksikliği telafi etmek için 300’e varabilen kaburga çevresine sarılan kas lifleri ve bağlardan oluşan karmaşık bir sistem geliştirmiştir. … Benzersiz evrimleriyle bazı şeyler için uzuvların olmadığını kanıtlamıştır. Koşmak, yüzmek gibi… Yılanların ataları onları uzuvlarından eden benzersiz bir evrimsel deneyin sonucunda çıktı. Bu evrim doğanın en büyük başarı öykülerinden biridir.”

Görüldüğü gibi Discovery Channel “Nasıl?” sorusuna cevap oluşturabilecek hiçbir açıklama getirmeksizin, doğrudan kendi inançlarını empoze etmekteyi seçmektedir. Hayali birtakım deneylerden sözetmekte, sonra yılanları bu hayali deneyin galibi ilan etmektedir. ‘Bu durumda ‘en büyük başarı öyküsü’nün de doğaya değil Discovery Channel’ın kendisine atfedilmesinin daha uygun olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü Discovery Channel programın başından sonuna kadar yılanın sözde evrimi hakkında hikaye anlatmaktan başka birşey yapmamaktadır.

Programda yılanların zehiri de sözde evriminde daha yakın zamana ait bir gelişme olarak gösterildi. Discovery Channel yılan zehirinin evrimle ortaya çıkmış olduğunu iddia etmekle birlikte, bu zehirin salgılandığı bezin, zehiri bezden ağızdaki sivri dişlere taşıyan kanalların ve enjektör görevi gören içi tüp şekilli oluğa sahip sivri dişlerin nasıl evrimleşmiş olabileceğine dair hiçbir yorum yapmadı, daha doğrusu yapmaya cesaret edemedi. Bunun altında yatan neden ise düşmanı zehirleme mekanizmasının karmaşıklığıydı.

Yılanın düşmanını zehirlemesinde rol oynayan tüm parçalar (zehir, zehirin salgılandığı bez, zehirin iletildiği kanallar, sivriliği ve içindeki tüp şekilli olukla bir enjektör görevi gören sivri dişler) özel bir tasarım ortaya koyar. Farklı görevler üstlenen farklı yapılar, belli bir amacı yerine getirmek üzere doğru organizasyon içinde biraraya gelmiştir. Komplekslik açısından yılandaki sistemden çok daha basit olmakla birlikte benzer bir tasarım, ayaklı serum askısında da görülebilir. Bir serum şişesi, serum, hortum ve en uçta iğne… Bu basit tasarımı gören herkes, bu parçaların belli bir amaç için biraraya getirildiklerini anlayabilir. Yılandaki sistem çok daha komplekstir ve serum askısının tasarımcısı olduğu gibi, yılanın da bir yaratıcısı vardır. Yılandaki tasarım Yüce Allah’ın sonsuz kudretinin bir göstergesidir.

Ayrıca bakınız

99 Milyon Yıl Öncesine Ait Yavru Kuş Fosili, Kuşların Evrimi Masalını Bitirdi

2014 yılında Myanmar’da 99 milyon yıl öncesine ait bir Birmanya Amberi (ağaç reçinesi) fosili bulundu. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.