Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinden Evrimsel Psikoloji Masalları

 Cumhuriyet Bilim Teknik (CBT) dergisinin 30 Ağustos 2003 tarihli sayısında “İnsan Doğası: Annelik Dünden Bugüne Nasıl Değişti” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazı evrimcilerin içinde bulundukları yanılgıları ve bu yanılgılara körükörüne bağlılığın onları sürüklediği tutarsızlığı göstermesi açısından ilgi çekiciydi.

New Scientist dergisinin 24 Mayıs 2003 tarihli sayısından alınan yazıda California Üniversitesi”nden emekli antropolog Sarah Blaffer Hrdy ile yapılan bir ropörtaj aktarılıyordu. Evrime verilen gözü kapalı destek henüz ilk soruda göze çarpıyordu:

“Primatlardan kalan davranışlarımız son 20-30 yıl içinde nasıl değişti?”

CBT”deki bu soruyu okuyan bir okur, insan davranışlarının kökeninin sözde evrimsel ataları olan primatların davranışları olduğu yönünde bir izlenime kapılabilir. Çünkü soru cümlesi, evrimden hiç şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde söz etmektedir.

Oysa bu tablo aldatıcıdır. Evrim teorisi insanın sözde biyolojik evrimini bile açıklayamamaktadır. İnsan davranışları ile ilgili açıklamaları ise, masal anlatımından başka bir şey değildir, hiçbir bilimsellik içermemektedir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, İnsanın Kökeni
http://www.harunyahya.org/evrim/hy_hayatin_gercek_kokeni/hk7.html)

Fal Bakmak Kadar Bilim Dışı Bir Disiplin: Evrimsel Psikoloji

Hrdy, röportaj boyunca primatlarla insan davranışları arasında paralellik kurmakta, insanlara özgü bazı davranışların sözde primat atalarından miras kaldığını iddia etmektedir. Evrimciler, insanların davranış biçimlerinin evrimin bir sonucu olduğunu göstermek için evrimsel psikoloji olarak bilinen yeni bir disiplin icat etmişlerdir. İnsanın biyolojik evrimini dahi açıklayamayan evrimcilerin, evrimsel psikoloji alanında öne sürdükleri iddialar, en az biyolojik evrim iddiaları kadar masalsı ve bilim dışıdır. Bazı bilim adamları tarafından “işte öylesine hikayeler” (just so stories) olarak tanımlanan bu iddialar, evrim propagandasının önemli bir parçasıdırlar. (*) Örneğin neredeyse bütün biyoloji ders kitaplarında yer alan “dinozorların sinek peşinde koşarken ön ayaklarını sinek yakalamak için açıp kapattıklarını ve bu sayede kanat sahibi olarak kuşlara evrimleştiklerini” iddia eden hikaye bunun örneklerinden biridir. CBT”de yeralan söz konusu yazı da bu masalsı anlatımların ve hayalgücüne dayalı çıkarımların tipik bir örneğidir. Evrimciler bu hayali senaryolarla, sanki evrim insan hayatındaki her konuyu açıklayan bilimsel bir gerçekmiş gibi bir izlenim oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Evrimsel psikologların iddiaları bilim dışı olmalarının dışında, toplum ahlakı ve insan davranışlarının dejenerasyonu açısından oldukça risklidir. İnsan davranışlarını hayvan davranışları ile bağdaştıran bu disiplin, insanlara ait birçok kötü ahlakı makul ve meşru göstermektedir. Kıskançlığın, saldırganlığın, fırsatçılığın, bencilliğin, acımasızlığın, kıyasıya rekabetin, homoseksüelliğin, aldatmanın ve bunlar gibi daha birçok kötü davranış ve özelliğin hayvan atalarımızda görülen “doğal” davranışlar olduğunu, bunların insanlara atalarından genetik olarak miras kaldığını iddia etmektedirler. Bu saçma iddiaya göre, insanlar bu davranışlarından dolayı kınanmamalı, suçlu görülmemelidirler, çünkü bu bozuk tavırları “doğanın bir kanunudur”.

CBT”deki yazıda da bu iddianın birçok örneğine rastlamak mümkündür. Örneğin Hrdy, anne davranışı için şöyle bir açıklama yapmaktadır:

“The Woman That Never Evolved (Hiçbir Zaman Evrimleşmeyen Kadın) adlı kitabımı yayınladığımda, kadınların, babanın kim olduğu konusunda karışıklık meydana getirmek için birçok erkekle birlikte olmayı deneyebilecekleri ve bunun insanlara da uygulanabileceği iddiasını genişlettim. Bu fikir iyi karşılanmadı. Örneğin The Evolution of Human Sexuality (İnsan Cinselliğinin Evrimi) adlı kitabın yazarı Don Symons, “Another woman that never existed” (Hiçbir Zaman Varolmayan Başka Bir Kadın) adlı makalesinde bunun evrimsel mirasımızın bir parçası olamayacağını yazdı. Onun mantığı şöyleydi: İnsanlarda kadının, çok fazla maliyeti olan çocuğunun yetiştirilmesi için eşinin yardımına ihtiyacı vardır.
Tabi ki, insanlarda kadının çok fazla yardıma ihtiyacı olduğunu kabul ediyorum, ancak ben anneleri farklı kesimlerden yardım talep eden becerikli fırsatçılar olarak düşünüyorum. Kadınların kişiliklerinin birçok yönü sadece bu – destek talep etmek. Ancak Symons bu tür bir yardımın sadece babalığı kesin olan bir eşten geleceğini kabul ediyor. Aksi takdirde hiçbir erkeğin böyle bir yatırım yapmayacağına inanıyor…”

Aslında bu ifadeler, evrimcilerin insana bakış açılarının bir özeti niteliğindedir. Yukarıdaki ifadelerde iki ayrı görüşe sahip evrimcinin yorumların yer almaktadır ve her ikisi de anneleri ilişkilerinde çıkarcı, fırsatçı karakterler olarak tanımlamaktadır. Toplumda böyle düşünen insanların çok fazla olduğu kesindir. Ancak, bu kötü ahlak özelliklerinin, primatlarla ortak bir davranış olduğunu ve bu nedenle hayatta kalma mücadelesinde gösterilmesi gereken davranışlar olduğunu açıklamak, toplum ahlakı açısından son derece tehlikelidir. Günümüzde birçok lise ve üniversitede psikoloji derslerinde insan davranışlarının sözde evrimsel kökeninden ve hayvanlardan miras kalan bu tür davranış bozukluklarından bahsedilmektedir. Toplumca kınanması, eleştirilmesi gereken davranışlar ve kötü karakterler, bilim adamı ünvanı taşıyan kişiler tarafından “doğanın kanunu normal davranışlar” olarak anlatıldığında, toplumun büyük bir kesiminin bundan olumsuz yönde etkileneceği kesindir.

Evrimsel psikologlar, insan davranışlarını açıklarken, sanki bir hayvanın içgüdüsel olarak yaptıkları davranışlardan bahseder gibi bir üslup kullanmaktadırlar. Oysa insan akıl, vicdan ve irade sahibi bir varlıktır. Yaratılış olarak her insan çıkarcı, bencil, saldırgan olmayı bilir ve bundan kazanç sağlayacağını düşünebilir. Ancak, irade, akıl ve vicdan kullanarak pek çok insan bu tür davranışlar sergilemez; fedakar, vefakar ve mülayim olur. Yani, saldırgan ve kötü ahlaklı insanlar bunları hayvan atalara sahip oldukları için değil, irade ve vicdanlarını kullanmadıkları için yaparlar.

Evrimsel psikolojinin iddialarını evrimciler dahi kabul etmemekte, bu iddiaları “peri masalları” “gülünç hikayeler” olarak tanımlamaktadırlar. Örneğin Chicago Üniversitesinden Jerry E. Coyne, bir evrimci olmasına rağmen evrimsel psikolojinin her şeyi açıklama iddiasını bir “büyüklük tutkusu” olarak nitelendirmiş, “Evrimsel Psikolojinin Peri Masalları” başlıklı yazısında şöyle demiştir:

Sorun şu ki, evrimsel psikoloji megalomaninin (büyüklük tutkusunun) bilimsel karşılığından sıkıntı çekiyor. Evrimsel psikoloji taraftarlarının çoğu her insan hareketinin veya hissinin – bunlara depresyon, homoseksüellik, din ve bilinç de dahil- beyinlerimize doğal seleksiyon ile konduğuna ikna oldular. Bu görüşe göre, evrim insanlığımızı açacak kilit – tek kilit. (Jerry Coyne, “The fairy tales of evolutionary psychology.”, The New Republic, 4 Mart, 2000.)

Genetik profesörü Gabriel Dover ise evrimcilerin her alanda hikaye anlatma kapasitesini şöyle ifade etmektedir:

Yerli yerinde hikaye anlatma problemi- çok daha derin ve geniş; evrimsel psikoloji, Darwinci tıp, dilbilim, biyolojik etik ve sosyobiyoloji gibi birçok yeni bilim dalını da içeriyor. Burada, seçilim teorisinin en kaba uyarlamalarına dayanılarak, insanın neden böyle olduğuna dair en kaba açıklamalar sunuluyor. Psikolojik yapımızın varsayılan evrimsel açıklamadan payını almayan bir yönü yok gibi görünüyor? (Gabriel Dover, “Dear Mr Darwin: Letters on the Evolution of Life and Human Nature,” [1999], University of California Press, Berkeley CA, 2000, s.45).

Sheffield Üniversitesinden davranışsal çevrebilimci Tim Birkhead ise evrimsel psikoloji hakkındaki bir çalışma için yaptığı eleştirisinde şöyle demektedir:

“Çok fazla bir çabaya gerek kalmadan, evrimsel psikoloji gerçek bilim olmak yerine teorik bir eğlence olarak kalacak.” (Jerry A. Coyne, “Of Vice and Men: The fairy tales of evolutionary psychology,” The New Republic (3 Nisan, 2000))

Hrdy”nin Meyve Sineği Masalı

Hrdy”ye sorulan sorulardan biri şöyledir:

Kadınların “daha nitelikli” çocuklar yetiştirme istemi ile erkeklerin “daha çok” çocuk yapma istemi arasında bir çekişme var gibi görünüyor. Bunu çözmenin bir yolu var mı?

Hrdy buna Drosophilia cinsi meyve sinekleri üzerinde yapılan bir araştırmayı anlatarak cevap vermektedir:

Drosophilia erkeklerinin birden fazla eşi vardır ve spermle birlikte seminal sıvı içinde toksik moleküller yayarak üreme başarılarını artırırlar. Ancak çok fazla toksik olan bu moleküller, dişinin yavru doğurma şansını artırırken diğer yandan yaşam sürecini kısaltır. Rice ile Brett Holland”ın yaptıkları mükemmel deneyde, 44 nesil boyunca erkekler tek bir dişiyle, dişiler de tek bir erkekle çiftleşti. Tahmin edin sonunda ne oldu? 44 nesil sonra sperm toksik özelliğini yitirdi. Tek eşli drosophilia erkekleri “Karını sev ve onu onurlandır” felsefesini kabul etti.

Söz konusu çalışmada görülen değişim, sineklerin ürettiği seminal sıvının biyolojisinde görülen bir değişimdir. Spermin 44 nesil sonra zehirsiz üretilmeye başlaması, Hrdy”nin yansıttığı gibi bir “felsefe” ürünü değildir. Sperm”de üretilen zehir belli bir kimyasal formüle dayanır. Bu zehirin erkeğin isteği üzerine spermden arındırıldığını iddia etmek, bu zehrin sineğin isteği üzerine üretildiğini kabul etmeyi gerektirir, ki böyle bir iddianın hiç bir bilimsel ve mantıksal temeli yoktur. Herkes bilir ki, canlılar vücutlarındaki salgıları karar vererek üretmezler. Bir erkek sinek de, dişi sineklerin verimliliğini artıracak zehirin kimyasını bilemez ve onu kendi isteğiyle üretemez. Ayrıca bilinç, duygu gibi özelliklerden yoksun olan sinekler sadece içgüdüleriyle hareket ederler ve Hrdy”nin iddia ettiği gibi felsefelere sahip olamazlar. Bunlar evrimcilerin “öylesine” anlattıkları hikayelerden parçalardır. Açıkça görüldüğü gibi bilimsel ve mantıksal hiçbir temelleri bulunmamaktadır.

Sonuç

CBT”de yer verilen iddialar ideolojik eğilimleri nedeniyle insanın maymunlardan evrimleştiğine inanan bir araştırmacının bilim dışı hayallerinden ibarettir. CBT dergisine bilimsel niteliği olmayan evrimsel psikoloji iddialarından vazgeçmesini ve Darwinizm”e körükörüne destek vermekten vazgeçmesini tavsiye ediyoruz.

(*) National Geographic TV”de yayınlanan bir belgesel bunun tipik bir örneğidir. National Geographic TV, birbirlerinin bitlerini ayıklayan maymunların birbirlerini rahatlattıklarını, insanların da kuaföre gittiklerinde saçlarına yaplan işlemler sırasında benzer bir rahatlık yaşadıklarını anlattıktan sonra insanın kuaföre gitme davranışının primatlardan kalma evrimsel bir davranış olduğunu iddia etmişti! National Geographic TV”nin bu bilim dışı iddialarına verilen yanıtı görmek için Bkz.
http://www.netcevap.org/natgeoch0302_2.html

Ayrıca bakınız

Current Biology Dergisi’ne Cevap: Dişli Horozbinalar Evrim Geçirmedi, Yaratıldı

Current Biology dergisinde 30 Mart 2017’de yayınlanan bir makalede, bilimsel adı “meiacanthus grammistes” olan dişli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.