Gen Efsanesi

Medya yoluyla insanlara telkin edilen materyalist varsayımlardan birisi de insan davranışlarının sadece genetik faktörlerin etkisiyle belirlendiği yönünde olanıdır. Bu iddianın savunucuları, insanın göz rengi gibi yapısal özelliklerinin yanısıra, davranışlarının da genler tarafından belirlendiğini varsaymaktadırlar. Süregelen genetik çalışmaların medyada devamlı olarak bu bakış açısından yorumlanması, laborutuvar gerçeklerine aykırı, hurafe türünden bir takım düşüncelerin toplum tarafından bilimsel bilgi olduğu izlenimine yol açmıştır. Böylece “bizi insan yapan şey genlerimizle sınırlıdır” şeklinde özetlenebilecek olan “gen efsanesi” doğmuştur.

Genler ve davranışlar arasında bağlantı iddiaları için değişmez adres: Bilimin çöplüğü

Gen efsanesi, topluma sahnelenen yüzü ile perde arkasındaki gerçek karakteri açısından önemli bir tezat ortaya koymaktadır. Gazetelerini okuyan ve TV haberlerini izleyen insanlara, �alkolizm� geni, �şizofreni geni�, �homoseksüellik geni� gibi kavramların, bilimsel deneylerle ıspatlanmış gerçekleri yansıttığı telkin edilir. Oysa bu iddialar, deneysel kanıtlarla doğrulanmış tartışılmaz bir gerçek olmaktan tamamen uzaktırlar. Bu iddiaların bilim dünyasında hiçbir kalıcılıkları bulunmamaktadır; ömürleri sanki saman alevi gibidir. Bunları reklam amacıyla abartan gazetelerin manşetlerinde parladıktan kısa bir süre sonra söner giderler.

Evrimci bilim dergisi Science�da bu konuyla ilgili olarak yayınlanan Genler ve Davranış başlıklı makalede şunlar ifade edilmektedir:

“Bilim adamları belli genlerin veya kromozom bölgelerinin davranış özellikleriyle bağlantılı olduğunu tekrar tekrar iddia ettiler ama elde ettikleri bulgulara [başka çalışmalarda] yeniden ulaşılamaması üzerine bunları geri çekmek durumunda kaldılar…Bu iddiaların hepsi büyük coşkuyla ilan edildi; hepsi popüler medyada sorgusuz sualsiz selamlandı ama hepsi artık itibardan düşmüş durumda” i (vurgu bize ait)

Genlerin insanı insan yapan bir niteliği yoktur

İnsanı insan yapan özelliği, üstün bir akıl sahibi olmasıdır. Genlerin ise bu özelliği meydana getirici hiçbir gücü bulunmamaktadır. Genler, adenin, guanin, sitozin ve timin gibi moleküllerden meydana gelen zincirlerdir. Bu moleküller ise düşünemeyen, hissedemeyen varlıklardır. İnsan aklının bu genlerden kaynaklandığı inancı tamamen akıl dışıdır ve hiçbir bilimsel dayanağa sahip değildir.

Nature dergisinde yayınlanmış olan bir kitap tanıtımında konuyla ilgili olarak şu ifadelere yer verilmiştir:

“…genlerin nasıl akıl ürettiğini açıklayabilir miyiz? …Bu kitap gösteriyor ki genler beyni inşa ediyor. Ve bu beyinler esnek olmak ve öğrenmek için tasarlanmışlar. Ancak genlerden sıçrayarak akla gelmek dolaylı bir açıklama. Bu soru şu anda cevaplanamamakta ve bu cevabın nereden geleceği de tam olarak belli değil”. ii

Dolayısıyla insanın karakter özelliklerinin sadece genlerden kaynaklandığı inancı da bilimsel olarak dayanaksızdır. Science makalesinde yazıldığı gibi:

“Genler ve çevre arasındaki etkileşim, popüler medyada �kavgacılık genleri�, �zeka genleri� gibi kavramlarla yaygınlaştırılmış halinden çok daha karmaşıktır… Genlerin etkisini gösteren veriler, aynı zamanda genetik olmayan faktörlerin de son derece etkili olduğuna işaret etmektedir”. iii

Gen efsanesi ile ilgili bir çelişki de insanın gen sayısında ortaya çıkmaktadır. “İnsan Genomu Projesi”nde ortaya çıktığı kadarıyla, insanların sadece 30.000 geni kadar geni bulunmaktadır ve bu sayı solucandaki gen sayısının ancak üçte birine denk gelmektedir. Eğer tüm insan özellikleri birer genden ortaya çıkıyorsa o zaman insanla solucan arasındaki ansiklopedileri dolduracak kadar fazla farklılık, bu kadar az sayıda genle nasıl açıklanabilir? Elbette açıklanamaz. Celera Genomics�in yöneticisi ve ünlü genetikçi Craig Venter da �Genler bizi biz yapan şeylerin tümünü açıklamaz” diyerek bu gerçeği kabul eder. iv

Davranış ve genler arasında bağlantı kuran çalışmalar bilimsel olarak güvenilmezdir

Genler ve davranışlar arasında bağlantı iddiaları, bilim adamlarının, topladıkları verileri kendi ön yargıları doğrultusunda “derleyip düzenleyerek” intiba oluşturma çabalarından ibarettir.

Örneğin bir araştırmacı, insan davranışlarının gezegenlerin hareketlerinden kaynaklandığına dair bir inanç besliyorsa, bir takım insanları test edebilir ve onların kavgacılık veya yenilik araştırmaya eğilimli olma gibi davranışlarını kendince kategorilendirebilir. Bir yandan da Satürn ve Jüpiter�in konum haritalarına bakarak gezegenlerin konumuyla bu kişilerin davranış özellikleri arasında paralellikler olup olmadığını araştırabilir. Bunların sonucunda “Satürn kavgacılık gezegenidir”, “Jüpiter yeniliklere açık olma gezegenidir” türünden iddialarla ortaya çıkabilir. Ancak yaptığı bu ölçüm ve ilişkilendirmeler, gezegenlerin insan davranışlarını belirlediğini kanıtlamayacaktır.

Ayrıca insan davranışları son derece komplekstir ve bunların en gelişmiş psikolojik testle dahi ölçülmesi neredeyse imkansızdır. New Scientist dergisinde Karen Schimidt imzasıyla yayınlanan makalede bu konuyla ilgili olarak şunlar yazmaktadır:

“Davranış, göz rengi gibi kalıtsal özelliklerin aksine, bilimsel olarak tanımlanması ve ölçülmesi zor bir şeydir. Birçok davranışsal özellikler birbirinden az derecelerle çeşitlilik gösterir -insanlar çok utangaç, çok sosyal olabilir, ama aynı zamanda bunun ikisi arasında da bir yerde de olabilir. Ve bu çeşitliliklerin en gelişmiş psikolojik testlerle dahi ölçülmesi neredeyse imkansızdır”. v

Davranışın ölçümü neredeyse imkansız ise, bunun genlerle bilimsel olarak sağlam temellerde ilişkilendirilmesi �tümüyle� imkansızdır. Çünkü genler binlerce sayıdadır ve üstelik birbirleriyle kompleks bir etkileşim içindedirler. Bir özelliği birden çok genin kontrol ettiği ya da tersine, bir genin birden çok özelliği kontrol ettiği durumlar bilinmektedir. Genler üzerinde var olan bilgi, kodladıkları proteinin aminoasit dizilim bilgisinden ibarettir. Hiçbir genin üzerinde hangi davranışı kontrol ettiği yazmamaktadır. Durum böyleyken “A davranışı X geni tarafından kontrol edilmektedir” gibisinden yaklaşımların herhangi gerçekçi bir zemine oturtulamayacağı açıktır.

Sonuç:

Saint Michael College Psikoloji Bölümü araştırmacıları Stanton Peele, Morristown, NJ ve Richard DeGrandpre�nin de belirttiği gibi: “Genetik araştırma, bilimin elbisesini giymiş olsa da, [Gen efsanesiyle ilgili] bu başlıkların çoğu gerçek değil, reklam amaçlı abartılardır” . vi

İnsanı genlerinin ektisinde bir kukla olarak tasvir eden bu bilim dışı yaklaşım, materyalizmin toplum için ne kadar yıkıcı olabileceği konusunda bir uyarı olarak alınmalıdır. Çünkü �alkolizm� geni, �şizofreni geni�, �homoseksüellik� geni kavramlar insanlara olumsuz yönde telkin yapar. Kendine ve çevresine davranışlarıyla zarar veren birisi, “Ben bundan kurtulamam, bunu bana genlerim yaptırıyor” şeklinde yanılgıya kapılabilir. İnsanların genetik homoseksüeller, genetik hırsızlar, genetik şizofrenler olarak nitelenmesi ayrımcılığa da yol açar.

Moleküllerin insan davranışlarını meydana getirdiğine inanmak, insanların eski çağlarda mutluluk, bereket vs. için taştan tahtadan oyma putlar önünde eğilip kalkmasından farksızdır. İnsanın kişiliği, madde üstü bir kavramdır. Ve davranışlarının kaynağı, Allah�ın kendisine kazandırdığı vicdan ve nefsidir. Vicdanına göre hareket eden doğru yoldadır. Nefsine uyarak kontrolsüzce davranan ise, her türlü sapkınlığı yapmaya açıktır. İnsanın kötülüklerden uzaklaşması ancak, Allah�a samimi yakınlığı ile mümkün olabilir. Genlerinin onu “kötü bir insan” yapması mümkün değildir. İnsanı kötü ve zararlı yapan, yalnızca kendi kararı ve isteğidir.

Yüce Allah Şems suresindeki ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“Nefse ve ona “bir düzen içinde biçim verene”,
Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.”
(Şems suresi, 7-10)

 

i. C. Mann, “Genes and behavior,” Science264 ; 1687 (1994), sf.1686 -1689
ii. Anthony P. Monaco, “A recipe for the mind,” Nature 427, 681 19 Şubat 2004
iii. C. Mann, ibid
iv. Keay Davidson, “No Easy Link Between Genes, Behavior; DNA Studies Dash Quest for Easy Answers; Genome”s link to behavior hard to prove”, The San Fransisco Chronicle, 13 Şubat 2001, http://www.sfgate.com/cgi-bin/article.cgi?file=/chronicle/archive/2001/02/13/MN87077.DTL
v. Karen Schmidt, “It was my genes, guv”, New Scientist, vol 156 issue 2107 – 08 Kasım 1997, sf. 46
vi. Stanton Peele, Morristown, NJ ve Richard DeGrandpre, “My Genes Made Me Do IT”, http://www.peele.net/lib/genes.htm 

Ayrıca bakınız

Current Biology Dergisi’ne Cevap: Dişli Horozbinalar Evrim Geçirmedi, Yaratıldı

Current Biology dergisinde 30 Mart 2017’de yayınlanan bir makalede, bilimsel adı “meiacanthus grammistes” olan dişli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.