Evrimcilerin Sahte İlahı: Doğa

Evrimciler doğadaki üstün tasarımın bir Yaratıcı”nın eseri olduğu gerçeğini kabul etmekten kaçınmakla birlikte, yaşamın devamını mümkün kılan biyolojik tasarım karşısında hayranlıklarını dile getirmekten kendilerini alamazlar. Ancak bunu yaparken övgüler yağdırdıkları tasarımı, sahte bir ilaha atfederler. Bu sahte ilahın adı “Doğa”dır. Evrimcilerin anlatımlarına göre bu sahte ilah canlılara sözde şefkat etmekte, onlara ihtiyaçları olan organları vermekte, yaşamın sürekliliğini sağlamaktadır. Genellikle Tabiat Ana şeklinde başlayan cümlelerle bu sahte ilahtan, doğadan kişilik ve akıl sahibi bir varlık gibi söz ederler. Buna göre doğa, kimi zaman canlılara ihtiyaçlarını veren bir ana, kimi zaman onlara mükemmel bir işlevselliğe sahip sistemler sağlayan bir mühendis, kimi zaman ise canlı türlerini eleyerek türleri evrimleştiren bir seçicidir.

Doğada çok açık bir mükemmellik, bir tasarım vardır. Ancak bunun doğaya atfedilmesi çok saçmadır. Evrimcilerin “Tabiat ana”sı, bildiğimiz taş, toprak, su, ağaç, bitki, vs. den oluşur. Acaba bunlardan hangisinin, organeller, hücreler, organlar ve sistemler tasarmalaya ve bunlardan milyonlarca farklı canlı türü meydana getirmeye gücü olabilir? Hangisinin canlılara bilinçli ve akıl yüklü eylemler yaptırması mümkün olabilir? Elbette doğanın böyle bir gücü bulunmamaktadır. Doğa, bir yaratıcı güç değil, sadece bir malzemedir.

Söz gelimi insana zevk veren bir tablo her zaman için bir ressamın varlığını gösterir. Mükemmel bir sanat eseri olan bir tabloyu inceleyen birisi tablodan aldığı zevkle “boyalar ne güzel resimler yapmış, ne güzel desenler yaratmış” demeyecektir. Boyaların kendiliklerinden resim yapmaya hiçbir güçleri olmadığı, bir ressam tarafından bilinçli olarak kullanıldıkları ortadadır. “Tabiat ana” gibi kavramlar, ya da “doğa insana şu yeteneği vermiş, doğa insanı böyle yaratmış” gibi klişeleşmiş laflar, son derece saçma ve aldatıcıdır.

Tablonun ressama işaret ettiği gibi, doğa da üstün akıl sahibi bir Yaratıcı”nın varlığını gösterir. Kaya, toprak, hava ve su gibi cansız maddelerden meydana gelen doğa; yaşamın devamı için gerekli doğa kanunlarını, yaşamın temelinde bulunan “bilgi”yi, birbirinden üstün tasarımlarla donatılmış milyonlarca canlı türünü, bir tavus kuşunun tüylerindeki mükemmel renk ve desenleri ve kendisini merak edip araştıran bilim adamlarını var edemez.

Evrimciler, doğada hangi canlı neye ihtiyaç duyuyorsa, bu ihtiyaca hemen cevap veren ona göre bir evrim başlatıp canlıya yeni özellikler katan “sihirli” bir mekanizma olduğunu sanmaktadırlar. Bu hayali irade, aslında evrimcilerin farkında olmadan tapındıkları tesadüf putudur. Oysa gerçekte putların hiç bir şeye gücü yetmez. “Doğa”nın da, “tesadüf”ün de canlılar yaratmak ve geliştirmek gibi bir gücü yoktur.

Doğa, içindeki tüm canlılar ve sistemlerle tüm bunları yaratmaya güç yetiren, sonsuz kudret ve akıl sahibi bir Yaratıcı”nın varlığını işaret eder. Allah sonsuz bilgi ve kudretiyle doğayı var etmiştir ve onu her an ayakta tutmaktadır. O, tüm alemlerin Rabbi”dir, yoktan var edendir. Dilediği an, her birini ve dilediği kadarını daha yeniden yaratmaya güç yetirendir. Yüce Allah Furkan Suresi”nde şöyle buyurmaktadır:

“Göklerin ve yerin mülkü O”nundur; çocuk edinmemiştir. O”na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.
O”nun dışında, hiç bir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen bir takım ilahlar edindiler.” (Furkan Suresi, 2-3)

Ayrıca bakınız

Current Biology Dergisi’ne Cevap: Dişli Horozbinalar Evrim Geçirmedi, Yaratıldı

Current Biology dergisinde 30 Mart 2017’de yayınlanan bir makalede, bilimsel adı “meiacanthus grammistes” olan dişli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.